Bugünkü yazımı MasterChef adlı yarışma programından bahsetmeye ayırdım. Yurt dışındaki yarışma programından uyarlanan kurgunun ,2020 için hazırlanan serisinin son üç aylık dönemini seyrettim ve seyretmeye başladıktan sonra da bırakamadım.
Bana göre MasterChef'i diğer yarışmalardan ayıran bilginin haricinde, hayatın içindeki bir sürü deneyimi de içermesiydi.Bunlar ;bireysel başarı, takım çalışması, baskı altında çalışabilme , iletişimi doğru bir kurguyla yürütebilme, elindeki imkanlarla en iyi sonucu elde edebilme, yaratıcılık, hikayeler yaratma ve mücadeleyi sürdürebilme olarak sıralanabilir.
MasterChef yarışmasının tutulmasının belki de en büyük sebeplerinden biri de, yarışmacıların, şeflerin farklı tarz ve kimlikleriydi.Yarışma programı kurgulanırken şeflerin ve yarışmacıların seçimi için oldukça efor sarfedilmiş diye düşündüm kendi adıma.
Diğer yandan yarışmaya katılanları da gerçekten tebrik ediyorum,Performansları müthişti.
Hem bireysel başarı, hem de takım çalışması ayrı ayrı vurgulanmıştı yarışmada.
İlave olarak kaybeden takım elemanlarının kendi arkadaşlarını elemek durumunda kalması da ayrı bir zorluktu.Bu durum aralarındaki ilişkiyi oldukça zedeliyordu. Kararının arkasında durmak, duygularını ve düşüncelerini ifade edebilmek ve yarışmaya devam edenlerle tekrar iletişimi toplayabilmek hiç de kolay değildi.
Diğer yandan, takım kaptanı hem kendini hem de ekibi yönetebilmeliydi. Kaptanlık görevini üstlenen kişiler takımla birlikte bire bir görev paylaşımı yaptıkları gibi ,görev almayarak ekibi fikirsel, işlevsel ve bilgisel olarak da desteklemeyi seçebiliyorlardı.
Seçimleri belirleyen karakterleri idi. Seyirci içinde iki ayrı yönetim tarzını değerlendirme fırsatı yaratıyordu.
Yarışmacılar her an birbirleriyle yarıştılar ve yarıştırıldılar.Rakipleri ile arkadaşlık geliştirmeye çalıştılar.Diğer yandan ciddi bir stres ve baskı altında kaldılar.Zaman baskısı; yaptıkları yemeği zamanında, kaliteli, güzel bir şekilde tamamlamalıydılar. Üstelik sürekli zaman konusunda uyarıldılar.
Yaratıcılık baskısı; yapacakları yemeğin lezzetli olması yeterli değildi. Yaratıcı olması ve hoş görünmesi de gerekiyordu. Ekran önünde, zaman baskısı yanında ortaya çıkan yaratıcılık taktire değerdi doğrusu. İnsanın her durumda başarılı olabileceğinin kanıtıydı adeta.
Planladıkları olası yemek alternatifleri için başlangıçta malzeme seçme şansları vardı. Malzeme seçiminde unutulan bir baharat ya da çeşni sonradan yapacakları yemekte önemli bir hale gelebiliyordu. Bu durumda mevcut şartlarda en iyiyi oluşturma çabasına giriyorlardı. Ya o malzemeyi kullanmadan yemeği gerçekleştirmek yada yeni bir alternatif düşünmek ve eldeki imkanlarla yapılabilecek fark bir yemek yada tatlı yapmaya yoğunlaşmak. Sonuçta ise illa da en iyisi ve en mükemmelini yaratma çabası.
Yemek yaparken başka nelere maruz kaldı yarışmacılarımız, şeflerin müdahalesi ve konuşmasına. Tüm bu stres ve kaygı yaratan konuşmalara, uyaranlara rağmen konsantrasyonunu devam ettirip, işe odaklanmaya çalıştılar.
Bana enteresan gelen diğer bir husus, yemeğin hikayesinin anlattırılmasıydı. Fark ettim ki yemeği anlamlı kılan sadece tabağın lezzeti, görüntüsü değildi, aynı zamanda hikayesi idi. İyi hikaye anlatanın başarı şansı fazlaydı, çünkü hikayelerdi akılda kalan. Örneğin finalde Barbaros ve Serhat'ın yaptıkları yemekler oldukça iyiydi. Yalnız her zaman güzel hikayeleştiren Barbaros iyi hikaye anlatamamıştı. Serhat'ın hikayesi ise daha iyidi.
Yarışma kurgusunda seçilen şeflerin de davranış stilleri farklıydı. Mehmet Şef, baskıcı bir tarz sergiledi. Somer şef kuralcı. Danilo şef ise daha kibar ve esnek davranış stili sergilediler. Bununla birlikte onların seçimleri de çok isabetliydi bana göre. Çünkü finale kalan isimler Barbaros ve Serhat'dı.İkisi de gerçekten, en güçlü adaylardı.
Finale kalan son dört yarışmacı ise çok ilginçti. İki çok iddalı isim olan Barbaros ve Serhat ve iki daha sakin ve iddalı görünmeyen, Emir ve Özgül. Programda Özgül'ün bir konuşması bana çok ilginç ve anlamlı gelmişti. Özgül, "planım çok da dikkat çekmeden yoluma devam etmekti" dedi. Evet Özgül, çok da sivrilikler yapmadan rakip yaratmadan usul usul zirveyi zorlamıştı. Ondan çok daha iddalı ve hatta iyi yemek yapanlar varken stratejisi onu yukarı taşımıştı. Emir'e gelince bana göre onun da finalde bu noktaya gelebilmesi şanstı. Çünkü ondan daha iyi yemek yapanlar vardı. Emir de çok güçlü ve iddalı görünmüyordu. Diğer yarışmacılardan ise hep puan aldı hatta şeflerden de.
Onun taktiği de Özgül'e benziyordu. Özgülden farkı diğer yarışmacılara yardım istediklerinde yardım etmeye çalışmasıydı. Ettiği yardımlar onun elenmesine mani oldu. Çünkü bu özelliği ile hem diğer yarışmacıların sempatisini, hemde şeflerin
duygusal desteğini kesinlikle aldı.
Sonuç: MasterChef programı sadece bir yemek programı ya da yarışma programı değildi, hayatın da kendisi idi. Hayatta kalma, takım uyumu, yaşamı ve kendimizi yönetme becerisi, iyi iletişim kurabilme, her koşulda çalışabilme ve başarabilme, yola devam edebilme becerisi sergilendi bu yarışmada. İnsanın yeteneklerinin duygusal dayanıklılığının sınırları zorlandı. Zorlayan ve baskı altındaki durumlarda da güzelliklerin yaratılabileceği, yaratıcılığın sonsuz olduğu gözler önüne serildi. Bence fazlasıyla amacına ulaştı bu program. Başarılı olmasının sırrı da bu.
Comentarios