Dün akşam bir arkadaşım mesaj attı,
Okuduğum şiiri dinler misin, sence neyi anlatmak istiyor, yorumunu almak istiyorum dedi.
Son derece zarif bir şekilde beni onore etmişti ki, çok sıkışık bir anımda iki elim kanda olsa yapmak istedim.

Gönderilen şiiri dinledim. Şiir ölümü anlatıyordu. Tam olarak ölmek de değildi aslında. Ruhun, bedenden çıkış anını ve arafta kaldığı hali.
Şiirin başlığı sizce ne olsun derlerse başlık bence, 'Araf'ta kalmış ruhun dramı' derdim.
Belli ki arkadaşım çok etkilenmişti.
Bende ise aynı etkiyi uyandırmamıştı.
İşin aslı şiirin edebi değeri de yüksekti.
Bununla birlikte hiç hoşlanmamıştım.
Çünkü biliyordum ki, ruhumuza ne ekersek onun karşılığını alırız.
Sevgiyi, umudu, bolluk ve bereketi ekersek onun, nefreti, öfkeyi, yoksulluğu ekersek de onun karşılığını alırız.
Arkadaşımın bu kadar karanlık ve umutsuzluk içeren bir şiiri benimsemesi onu bunalıma götürebilirdi. Son derece hassas bir ruhtu çünkü.
Onun için düşüncelerimi net yazdım.
Ben umudu, sevgiyi, bolluğu beslemek istiyorum ruhumda, o yüzden bu şiiri okumayı seçmezdim dedim.
Muhtemelen çok etkilendiği için benim de etkileneceğimi düşündü.
Belki de bu yorumum onu kızdırmış olabilirdi.
Derin bir nefes alıp, düşündüğünde tahminen bir gün sonra ne dediğimi kesinlikle anlayacaktır.
Umutsuzluk ya da olumsuz duygular çabuk yayılır. Zor olan olumlu duyguları yaymaktır.
İnsan denen varlıkta vesvese vardır. Yani endişe ve kaygı..
Bir yanımız hep ya olmazsa der..
Bizim yapmamız gereken strateji üreterek çalıştıktan sonra ya olursa yaklaşımını geliştirmek...
Burada gözardı edilmemesi gereken gerçek yolunda bulunarak yeterli çabayı gösterdikten sonra umut etmektir.
Yani TEVEKKÜL hali.
Comentarios