Her şey bu "an"da yaşanır.Önemli olan o an içinde mutlu mu, yoksa mutsuz mu olduğundur.
Bizim görevimiz işte bu anları mutlu geçirmeyi öğrenmektir.
"An"larımızı mutlu ve haz dolu geçirmek için tüm odağımızla orada olmak gerekir.
Nasıl mı?
Örneğin bir elma yediğinizi hayal edin.Elmayı yerken acele etmeyin.Elmanın rengine,
dikkatle bakın.Kokusunu hissetmeye çalışın. Dokunun yüzeyi kaygan mı değil mi?
Bir ısırık alın tadı nasıl? Ağzınızda bıraktığınız lezzet nasıl?
Tümüyle elmayı hissetmiş olacaksınız. Bu haliyle yemiş olduğunuz elma size hem lezzet verir hemde tatmin eder. O elmayı yediğinizde bile tokluk hissine sahip olursunuz.
İşte hayatıda bu elmayı yercesine deneyimlememiz gerekiyor.
Bu haliyle yaşadığımız her deneyim bizi şükran duygusuna götürür.
Yediğimiz ne olursa olsun, bizim için son derece özel ve önemli olacağı için şüküre geçmemizi sağlar.
Müzik, çok sevdiğimiz bir müziği dinlediğimizde, onun içimizde yarattığı duyguları
fark etmek ve içimize çekmek yaşadığımızı hissettirir.
Ya dans, tango benim favori dansım aşkın ve tutkunun dansı, aynı zamanda karizmatik ve zarif. Bu dansı yaparken ve seyrederken o "an" da olmamanız mümkün mü?
Duygu ve tutku sizi alıp götürüyor.
Tango ya da değil bir dansı hayatınız buna bağlıymış gibi yaptığınızda yaşadığınızı hissetmez misini?
Sevdiklerinizle birlikte olduğunuzda nasıl hissedersiniz ?
Haydi hayal edelim. Sevdiklerinizle birlikte 12 kişilik bir masada oturuyorsunuz.
Masanız ağaçların arasında. Masanın üstünde çok sevdiğiniz yiyecekler var.
Biraz sonra çok güzel sohbetler başlayacak, espiriler gülüşmeler ve içtiğiniz
şarapların boğazınızda bıraktığı o buruk tad. Öyle mutlusunuz ki, yaşamak güzel diye
derin derin nefes alıyorsunuz.
Sabah güneşin doğuşuyla uyandınız mı hiç?
Pencerenizden yeni doğan güneş yatağınıza vuruyor ve siz sessizliğin ortasında uyanmışsınız henüz gözlerinizi açamıyorsunuz.
Ama göz kapaklarınıza vuran güneş size kendinizi iyi hissettiriyor. Biraz daha yatakta kalmak ve tembellik yapmak istiyorsunuz. Mutlusunuz çünkü yeni bir gün başlıyor.
Sessizlik, yalnızım ve iç sesimi duyuyorum bana öyle çok şey söylüyorki.İç sesimi dinledikçe huzur hissediyorum ve kendimi çok daha iyi tanıyorum. Daha çok sessiz ve yalnız kalmak için zaman yaratmalıyım. Üstelik yaratıcılığımı tetikliyor, iç sesimle yaptığım konuşmalar.
Mevsimlerden ilkbahar papatyalar ve gelincik çiçekleri açmış ve onları görmek ne güzel
Evrenin mimarı ne güzel tasarlamış her şeyi.
Hep güzelliklerden bahsettim değil mi ?
Aslında bakış açısını anlatmaya çalıştım, şimdi yukarıdaki örnekleri farklı şekillendirelim.
Elmayı yemek..Elmayı ara öğün olarak yiyiyorum,açlığım biraz hafifledi.Daha ne kadar devam edeceğim bu diyete ,yediğim elma da yeterli gelmiyor.
Müzik , duymaya dayanamıyorum başımı ağrıtıyor.Bu insanları anlamıyorum müziği nasıl seviyorlar.
Dans, çok yorucu ve hiç bir zaman el, ayak koordinasyonum olmadığı için yapamıyorum,
Tango mu? 1800 yılların başlarında Arjantinde genelevlerden çıkan müzik. Güzel hayat umut eden köle olan siyahlar, kırsaldan kente göçen topraksızlar, sefaletten ve savaştan kaçıp Buenos Aires'e gelen Avrupalıların buradaki dışlanmışlıklarını,acılarını, hayal kırıklıklarını anlatan ezilmişliğin hikayesi.
Sevdiklerinizle birlikte olduğunuz yemek mi? Ne çok uğraşmak zorunda kaldınız bu topluluğu bir araya getirmek için. Yemek hazırlığı yüzünden çok da yorgunsunuz.
Ya sonrası bulaşığa ne demeli.
Güneşli bir sabah uyanmak.
Yaaa çok erken uyandım. Güneş gözümü kamaştırdı. Dün akşam perdeyi kapatmayı unutmuşum, koşup perdeyi örttüm şimdi rahatım tekrar uyuyabilirim.
Evet ilk bahar geldi, yolda giderken papatya ve gelincikleri gördüm. Çocukluğumda hoşlandığım bu görüntü şu anda hiç bir şey ifade etmedi,işe yetişmeliyim.
Evet her şey bakış açımıza bağlı." AN" da mutlu değil isek, mutluluğu yaşayamıyoruz.
Sonra mı ?
Göğsümde bir ağrı hissediyorum, nefes alamıyorum beni doktora götürür müsün?
VE .................KALP DURUR.
Comments