Tüm korkularımız, olumsuz bir tecrübeye, tüm olumsuz tecrübelerimiz de,
yapamayacağımız ya da başaramayacağımıza dair varsayımlarımıza dayanır.
Örneğin;
Ben matematikten anlamıyorum.
Yabancı dil konusunda yeteneğim yok.
Resim kabiliyetim mi diyorsunuz? Sadece çırpı çocuk çizebilirim.
"İki kelimeyi bir araya getirip bir kompozisyon yazamıyorum, kitabı nasıl yazacağım" şeklindeki sözleri hem kendinizden hem de etrafınızdan yüzlerce kez duymuşsunuzdur.
Ve dahası bu örneklerin binlercesini sıralayabilirim.
Geçenlerde bir arkadaşımın 25 yaşındaki kızıyla sohbet ediyordum.
Anlattıklarından resme kabiliyeti olduğunu anladım. Halbuki ne kendisinden ne de annesinden bununla ilgili bir şey duymamıştım şimdiye kadar.
Ona dedim ki ellerin çok yetenekli görünüyor, hiç resim çizdin mi? Ya da çizimle ilgili bir şey yaptın mı?
"Aslında" dedi. "Resim yapmayı çok severdim. Ortaokulda bir öğretmenim yaptığım resmi çok kötü eleştirdi .O gün bıraktım resim yapmayı ve yapmadım bir daha".
Öğretmenin sözü onun kötü tecrübesi olmuştu ve resim yapamadığını varsaymıştı.
Arkadaşlarımdan biri ben okuduğumu anlayamıyorum diyordu. Aynı yeri birkaç kere okuyorum anlamak için. Sonrasında ise, tam ne anlatıyor diye tereddüt geçiriyorum.
Arkadaşım son derece mükemmeliyetçi bir kişilikti. Okuduğunu çok iyi anlıyordu. Altında farklı bir detay var mı diye de bakıyordu ekstradan. Bu kadar irdeleyince aslında ilk bakışta görüneni kaçırıyordu.
Bu yapısından dolayı kendi ile ilgili varsayımı okuduğumu anlayamıyorum şeklinde çerçevelenmişti.
Bu kanıya nereden vardın dediğimde anlattı.
Geçmişte en kötü dersim Türkçe idi.
Sayısalcıydım ben.
Kitap okumayı da hiç sevmezdim.
Annem ve babam hep kitap okumazsan okuduğunu anlayamazsın derdi.
Haklılarmış aslında.
Annesi ve babasının varsayımını sahiplenmişti.
Oysaki okuduğunu anlıyor ve tüm alt detayları tesbit etmeye çalışıyordu.
Ülkemizde yaşanan test sistemine göre bu kadar irdeleyici bir yapı sorulardaki cevabı istenen hızda bulamıyordu.
Tereddüt içinde kaldığında da seçtiği cevap yanlış oluyordu.
Oysaki duygu ve düşüncelerini o kadar güzel bir dilde ifade ediyordu ki bunu ben biliyordum. Çünkü birlikte çalışmıştık.
Diğer bir arkadaşım ise kızının matematik dersini bir türlü anlamadığını anlatıyordu.
Üstelik özel öğretmen de tuttuğunu söylüyordu.
Bir taraftan da bende böyleydim. Matematik dersi bana da oldum olası zor gelirdi diyordu. Babası mühendis olan arkadaşımı, matematik dersine babası çalıştırırmış. Çalışmaları sırasında da babasından korkup çekinerek yanlış yapma kaygısı ile işlemi çözemezmiş.
Ya da anlamadığı yeri soramazmış. Babası da annesine, senin kızın matematiği bir türlü anlıyamıyor diye çıkışırmış.
Oysaki grup halinde bir yere gittiğimizde fiş üzerindeki hesabı o yapar ve bize ne kadar ödememiz gerektiğini o söyler hep.
Bense bunu çok aktif ve kolay yapan arkadaşımın matematiğinin hep iyi olduğunu düşünmüştüm bu konuyu anlatana kadar.
Konuşma sonunda fark ettiğim şey şu oldu. Arkadaşım babasının tepkisi yüzünden matematiği yapamadığını varsaymıştı. O zaman asıl olan o dur ki, varsayımımızı değiştirirsek hayatımız değişir.
Yaşanan geçmiş tecrübeye şimdiki aklımızla bakmayı deneyelim.
Söylenen söz yada yapılan davranıştan gerçekte daha farklı ve olumlu bir anlam çıkarmak mümkün olabilir mi?
Geçmişi düşündüğünüzde olaya yeni ve daha motive edici bir anlam yükleyebileceğinizi fark edeceksiniz.
Yukarıdaki örnekler üzerinden gidersek.
İlk örnekteki resmi yapamadığı varsayımına kapılan arkadaşımız belki de sadece o resmi yapamamıştı.
Ya da resim ile ilgili farklı bir düşünüş ya da tarzı vardı. Öğretmeni onu kendi bildiği kalıpların içinde değerlendirmişti.
Comments