top of page

Sokağa çıkma yasağı...



Dün ilan edilen sokağa çıkma yasağı beni çocukluk anılarıma götürdü.

12 eylül 1980 tarihinde küçük bir çocukken öğrenmiştim,sokağa çıkma yasağı ne demek.

Mudanya'nın kurtuluşu idi ,12 Eylül .

O dönemin çocukları için seyirlik şölenler ve eğlenceydi aynı zamanda böyle bayramlar.


12 eylül 1980 sabahı erkenden kalktık. Büyükbabam ve anneannemlerde bizde misafirdi ve hep beraber kahvaltı yapacaktık.

Radyo'yu açtık.O zamanlar sabah kalkıp televizyonu açma alışkanlığı yoktu tabi.

Radyoda yapılan ne dendiğini çok da kavrayamadığım bir konuşma.

Arkasından da "Hasan Mutlucan"dan kahramanlık türküleri.

Büyükbabam aniden dönüp bağırdı, ihtilal oldu.

Annem mutfaktan koştu, babam yatak odasından ben yatağımdan kalmaya çalışıyordum. Kardeşim ise zaten çok küçüktü.

Evet ne olduğunu bilmiyordum ama ihtilal olmuştu ,işte .Hemen arkasından sokağa çıkma yasağı ilan edildi.Anılarımda o haliyle kalmıştı evin hali.


Büyükbabam, babam ve tüm aile konuşmaya başladılar neyseki evde her şeyimiz var.

Bir ay rahatlıkla idare edebiliriz.

Çocuk aklımla bunun ne demek olduğunu anlamadım.

Kahvaltı sonrası koşup giyindim.Bayrama gidecektik ya...

Annemler gülmeye başladı, İpekcim sokağa çıkma yasağı var dediler.


Yani 12 Eylül bayramı olmayacak mı ?

Evet olmayacak ... hiç bir şey olmayacak....

Ben çocuk halimle bayrama üzülüyordum..


Onlarsa en azından yaklaşık 1 ay yetecek kadar yiyecekleri olduklarına seviniyorlardı..

Çünkü evimizde her zaman 20 kilo un, 20 kilo şeker ve 20 kilo sıvı yağ olurdu.

Tabi ,konserveler, reçeller, zeytin ve salçaları söylememe bile gerek yok.


Babam 1940 doğumluydu ve her zaman mevcutta anlattığım stoğu korumaya

özen gösterirdi.1951 doğumlu annem ise çok marifetli ve düzenliydi.

Olmayan malzemeden de bir şeyler yapabilirdi.


Şimdi verdiğim kuşaklar ve onaların özellikleri ile ilgili eğitimde yaşadığım dönemin getirdiği tecrübe ile ,geçmiş kuşakları çok daha kolay anlıyor ve anlatabiliyorum.Muhakkak ki yaşadığım dönemlerin çok etkisi olmalı.


Sessiz kuşağa(1927-1945 arası doğan çocuklar) dahil olan babam çok yokluk çekmiş..Onun döneminde karne ile alınırmış temel gıdalar..Babyboomer kuşağına (1946-1965 arası doğan çocuklar) dahil olan annem ise gerek dünya ve gerek ülke konjektürüne bakıldığında farklı bir dönemden geçmiş.


Tüm bu anılara sahip biri olarak ,insanların markete koşmasına hiç mi hiç kızmıyorum.


Özellikle böyle dönemlerde ana refleks harekete geçiyor hayatta kalma...


Hayatta kalma mücadelesinde ,sürüngen beyindeki ana korkulardan biri "açlık" yada "yokluk" algısı..

Birkaç sene önceki 15 temmuz'u hatırlıyor musunuz ?...

Darbe olduğunuz zannettiğimizi ,sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden korktuğumuzu,.

herkesin marketlere koşmasını yada Atm makinalarında para kalmamasını..


Aslında olay basit ..insanoğlu ani durumlarda, korku ve panikle hareket ediyor, bu doğaldır.

Saat 22.00 de alınan ani bir karar bu tür reaksiyonlara sebep olabilir.

Bu davranışın tahmin edilebiliyor olması gerekir.

Diğer yandan, ülkemizde acil durum davranış şekli geliştirme yaklaşımı bulunmamaktadır.

Bu bir kültür işidir.

Gelişmiş topluluklar... Yangın, deprem ve bu tür olaylarla ilgili olarak dönemsel ve tüm toplumu kapsayan tatbikatlar yaparak ,uygulamalı olarak toplumun her kesimine nasıl davranacağını şartlı refleks şeklinde öğretmektedir.

Bu durumda bundan sonra öğrenmemiz gereken konu, toplumda acil durumlarda

kimin ne yapacağı ,nasıl organize olacağı, konularında toplu tatbikatlarla eğitim vermeye başlamak.

Sonuç ,EĞİTİM şart






Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page