2020 hem ülkemiz hemde dünya için büyük bir sınav gibi geçmekte.Bu yıla başladığımızda kim hayal edebilirdi ki büyük bir salgın olacak, sokağa çıkma yasakları gelecek tüm dünyada.Üstelik asla bu duruma ayak uyduracağını düşünmediğimiz İtalya, İspanya, Fransa gibi ülkelerde de.. Herkes maske kullanmak zorunda kalacak diye hiç düşünür müydünüz ? Oysa dünya tarihinde dünyayı etkileyen çok ciddi salgınlar var.Bende Korona Virüs salgınına kadar bu konunun hiç farkında değildim...İnsan kendi başına gelmeyince dikkat etmiyor.Tam anlamıyla algıda seçicilik benimkisi.
Ancak bu dönem merak edip okumaya başladım, dünya tarihindeki salgınları.
Dünyanın geçirdiği en büyük salgın olan veba, dünya nüfusu 500 milyon iken 200 milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuş.Hakkında bir çok rivayet olmasına rağmen en güçlü söylem, salgının Çin'den ticaret gemileri ile Avrupaya taşındığı yönünde.
O dönemde çok zengin olan Venedikli soylular, uzak doğudan nadide eşyaları malikaneleri için satın alırlarken ticaret gemilerindeki fareler, daha doğrusu farelerin üzerindeki pireler yol açmış bu salgına.Öncelikle Venedik'e ve oradan da Avrupaya, Osmanlı'ya ve Kuzey Afrikaya ve çok çok uzaklara taşınmış.14.yüzyılda başlayan hastalık, 19 yüzyıla kadar seyrekleşerek devam etmiş.
Dünyayı en çok etkileyen ikinci salgın, İspanyol gribi diye anılmakta.1918-1920 yılları arasında 2 yıl süren salgında 50 milyon kişinin öldüğü ifade edilmekte.Dünya nüfusu ise o dönemde 2 milyar olarak belgelenmektedir.İşin garibi 4 yıl süren I.dünya savaşında sadece 19 milyon insan ölmüştür.Yani İspanyol gribi savaşın ötesinde insan ölümüne yol açmıştır.O dönemde de insanların maske taktığını görmeye başladık yayınlanan resimlerde.Oysa salgın olmasaydı belkide hiç farkında bile olmayacaktık aynı resimlerin.
Şimdi ise 2020 yılındayız ve Korona virüs salgını ile karşı karşıyayız.Bizde maske takıyoruz.Yakınlarımıza sarılamıyoruz hatta görüşemiyoruz.Sokağa çıkma yasağına uyuyoruz..Enteresan olan başka bir konu da dünyada 213 ülke var, hepsi korona virüs salgınından etkilenmiş durumda.Yaşadığımız dünyanın globalleşmiş olması, seyahatlerin daha kolay hızlı gerçekleşebilmesi de tabi buna etken.Bizlerde ,o ülkenin salgını, bu ülkenin depremi, şu ülkenin yangını diyemiyoruz.Korona tüm ulusları ve insanları birbirine eşitledi, herkese bulaşıyor.Kral ,kraliçe, devlet başkanı demiyor.İnsanlar arasındaki ayrım bulaşma esnasında değil de, tedavide sırasında oluyor.
Neyse detayı bırakırsak korona virüs salgını ve 2020 senesinin hepimiz üzerinde yaptığı ana baskı ise bizi korkularımızla yüzleştirmesi bana göre. Herkes bu sene yada korona ile birlikte en derinlerdeki korkularını yaşamakta.Bu korkular neler diye sorarsanız cevabım...
Ölüm korkusu...
Hastalanma korkusu...
Yalnızlık korkusu...
Yakınlarını sevdiklerini kaybetme korkusu..
Gelecek korkusu .... olacaktır.
Peki şimdi soruyorum size ,siz hangi korkunuzla yüzleşiyorsunuz ?
İlk korku ile başlayalım...bilinen korkuların en büyüğüdür ölüm korkusu. Aslında tüm korkuların sebebidir, temeldir.Ölüm ve ölümden sonraki hayat nice şairlere, ressamlara ve tarihi uygarlıklara ve günümüz insanına konu olmuştur.
İnsan hep sonsuz yaşam istemiş ve bunun peşinde koşmuştur.Eski Mısır'da iyi korunmuş bir beden ,ölümden sonra yaşama kavuşmanın en iyi yoluydu yada öldükten sonra adınızın anılması da öldükten sonra yaşamınızı sağlıyordu.Bu yüzden Firavunlar kendi adlarına eserler bırakmaya çalışmışlardır.
Antik Yunan'da ise ,ölüm Tanrısı Thanatos'dur. Denir ki ölüm'ün insanlarla teması ,uyku Tanrısı Hipnoz'dan daha zariftir.Thanatos (ölüm Tanrısı) Antik Yunanda, ölümün masumiyeti ve teslimiyetini simgeler.Enterasan olan antik Yunan'da da ölümün korkulacak bir şey olmadığının anlatılması.
Hint uygarlığında ölüm, (Brahman ve Upanisad inancında)Tüm canlılar ölümden sonra
varlıklarını sürdürürler şeklindedir.Hintliler canlıların ölümsüz olduğunu düşünürler.
Yukarıda bahse konu uygarlıklara baktığımızda aslında ölüm korkularının olmadığını
çok da net fark ediyoruz.Onlar ölümden korkmaz iken, günümüz insanının bu korkuya nasıl sahip olduğunu düşünmeden edemedim doğrusu.Zamanın bir yerinde bir kırılım yaşanmış ve bu korku içimize işlemiş.Çoğu zaman bizim yaşamamıza, hayattan zevk almamıza dahi engel olmakta korkumuz.Belkide ölümsüz olduğumuzu düşünmek en kolay iyileşmedir ne dersiniz? İnsanlar ölümsüz olmak için yaparlar çocuklarını,
kendi genlerini klonlarlar onlar aracılığı ile ve kendilerini sonsuza taşırlar.
Tüm bunları düşündüğümüzde, ölümsüz olduğumuza inanmak hiç de zor değil ,öyle değil mi?
Biraz da hastalanma korkumuz üzerinde duralım isterseniz, bu korku aslında çaresizlik duygusu ve yetersizlik duygumuzla özdeşleşiyor.Hastalandığımızda diğer duygular etrafımızı sardığı için kendimizi çok kötü hissederiz.Diğer yandan günümüz insanı
yaşamını idame ettirecek kazancı hasta olduğu için kazanamamaktan da korkuyor gerçekte.Güncel yaşantımız ve ihtiyaçların çeşitliliği ve yaşam için ihtiyaç hissettiğimiz
şeyleri kendimizin üretememesi sebebiyle ,bu korku başlamış olmalı.Modern çağın getirisi..
Yalnızlık korkusuna gelince; Çölde seyahat eden seyyahlar yalnızlık hissediyorlar mıydı sizce ? Develeri ve gökteki yıldızlar vardı yanlarında.Belki de bu yalnızlık anlarında kendileri ile iç sesleri ile sohbet ediyorlardı. Modern yaşama gelince tüm yaşam
sanki kendimizle baş başa kalmayı önleyecek modern cihazlarla doldurulmuş örneğin cep telefonu, bilgisayar, televizyon, kulaklıklar vb....Hayatımızı bu kadar ses ve görüntü ile doldurduğumuzda kendimizden uzaklaştığımız için belki de korku geliyor içimize.
Yakınlarını ve sevdiklerini kaybetme korkusu.Evet son zamanlarda korona virüs ile birlikte nerede ise her aileden bir ölüm haberi duymaya başladık.Bu hepimizi üzmekte ve endişelendirmekte.Zaten yakınlarımızı kaybetme korkumuzda varsa etraftan gelen haberler bizi iyice şıkıştırırıyor nefessiz bırakıyor değil mi?
Bu konuyla ilgili kendimde geliştidiğim çözümü aktarıyorum.Ya ölürlerse diye korkuyoruz ya , ben bu düşünceyi auramdan çıkarıp attığımı hayal ediyorum ve ya yaşarlarsa diyorum.Dahası hep birlikte güzel bir geleceği birlikte yaşadığımıza dair görüntüleri hayal ediyorum.Bu beni nasıl rahatlatıyor bilemezsiniz.
Gelelim gelecek korkusuna, evet bu korkuyu sona sakladım.Bu korku diğerlerinden farklı çünkü, farkı ise diğerleri ölüm ve kayıpla ilgiliyken ,bu korku yaşamakla ilgili.Ya yaşarsam korkusu ...
Ya yaşarsam ve para kazanamazsam ?
İhtiyaçlarımı karşılayamazsam ?
Ailemin ihtiyaçlarını temin edemezsem?
Ya işimi kaybedersem?
Mevcut kazancımı sürdüremezsem ?
Taksitlerimi nasıl ödeyeceğim? gibi..soru işaretlerimiz yaratıyor bu korkuyu.
Tabiki modern yaşam bir sürü ihtiyacı da paralelinde getirdi..Sadece yemek, barınma ve ısınmadan ibaret değil artık giderler.Bunun dışında toplu taşıma, okul ücreti ,özel okul ücreti, özel ders ücreti, internet ücreti, doğalgaz, otururulan konutun mortgage taksidi, binilen arabanın kredi ödemeleri..Yani yeni yaşam sistemi bizi bir şekilde borçlandırmış ve biz her ay düzenli olarak bu borçları ödemeye çalışıyoruz hep birlikte.Yani geleceğimizi ipotek altına aldığımız için taksitlerle bu taksitleri nasıl ödeyeceğiz ve çalışamazsak yaşam standartımızı nasıl sürdüreceğiz diye kara kara düşünüyor modern insan..
Evet şimdi soruyorum size , siz Korona Salgını sonrası hangi korkularınızla yüzleştiniz?
Şu anda hangi korkunun paranoyasını yaşıyorsunuz?
Benim görüşüme göre ,ana korkumuz ne ise, ana hayat dersimiz de o.
Bunu önce fark edelim
Farkındalık sayesinde bu korkuya sebep olan düşünce, duygu ve korkudan arınabiliriz.
Her şey seçim, şimdiye kadar korkmayı seçmiştik, şimdi korkmamayı seçiyoruz.
Comentários