İşyerimizin Nişantaşı'nda olması sebebiyle çok aşina olduğum ve çok da sevdiğim bir semt Nişantaşı.Avrupa şehirlerini andıran kafeleri ve dükkanları, değişik tasarım mağazaları , farklı insan tiplemeleriyle dolu semt, beni tüm bu özellikleriyle
hep kendine çekmiştir.
Yeni merakıma gelince , her şeyi pandemi öncesi ve sonrası olarak gözlemlemek.
Bugün Nişantaşı'nı bu gözle yazıma konu etmek istedim.
Semtimiz yaşama tekrar gözlerini haziran ayında açtı, tabi bizim işyeri de öyle.Haziran'ın ilk iki haftası oldukça sakin başladı hayat, hem bizde, hemde Nişantaşı'nda.Şimdilerde ise daha bir hareketli diyebiliriz.Tabi pandemi öncesine kıyaslarsak durum oldukça farklı .
Cumartesi seanslar dolaysısı ile öğlen saatlerinde Nişantaşına geldim, her zaman park ettiğim İtü otoparkına çekinerek gittim ,ya yer yoksa diye de telaşa kapıldım.Oldukça enteresan bir şekilde bir sürü boş park yeri vardı.Üstelik hem İtü'de ,hemde hemen üstündeki Şişli öğretmenler evi otoparkında.
Biraz sonra iş yerimizin olduğu sokağa girdiğimde renkli insan tiplemelerini kafelerde görünce biraz daha rahatladım diyebilirim.
Tabiki pandemi'nin etkisi ,üniversite sınavı sonrası tatile çıkılmasının etkisi ve ekonominin etkisi yadsınamazdı.
Oysa ki hareket olacaktı ki ,ekonomi canlansın.İnsanlar çalışsın , kazansın ve tabi ki harcasın.
Neyse daha fazla strese sokmayayım sizi.
Her şeye rağmen havanın güzel olması bugün beni cezbetmişti.Seanslar sonrası bir iki saat Nişantaşı'nda kalmak istedim, keyif de yapmak lazımdı.
Biraz dolaştıktan sonra çok sevdiğimiz kafelerden birine gittik arkadaşımla birlikte.
Seçtiğimiz kafe bildiğimiz bir yerdi ve görünüşe göre pandemi sonrasında da müşterileri tercih etmeye devam ediyordu.Nişantaşı'nın Topağacı bölümünde olan kafemizin içerisi boş dışarısı ise fuldü.Oturmak için 15 dakika kadar sıra bekleyenlerde oluyordu.
Ne ilginç değil mi?Açılmayan kafefer olduğu gibi, açıldığı halde iş yapmayan, yada seçtiğimiz kafe gibi pandemi öncesinde olduğu gibi sıra bekleyerek girilen kafeler.
Oturduğumuz kafenin özelliliği kahve türlerinin yanında, alkollü içecek de vermesiydi belkide.Çok çeşit olmasa da aperatif yemekler vardı.İç dekorasyonu çok iyi sayılmazdı, bununla birlikte temizdi.Hem genç, hemde orta yaşlılar rağbet ediyordu.Dış masalarda köpeği olanlar da oturuyordu.Servis ise orta karardı.
Tüm bunları saydıktan sonra olağandışı bir özelliğinin olmadığını fark etmişsinizdir.
Tercih'te ne etkili olabilir sizce ?
Benim gibi koçluk ve enerji terapistliği yapan bir kişi için verilecek 2 cevap kalıyor.
İlki işyeri sahibinin ve işyerinin enerjisinin yüksek olduğu fikri, bunun da şans getirdiğine inanırım.Diğer nedenin de mekan sahibinin çevresinin geniş olduğu düşüncesi.
Başkaca da söyleyecek bir şey yok gibi.Neyse biz rastgele diyelim ,bol kazançları olsun.
O çalışacak ki çalışanlarının işi olsun.
Tüm bunları düşündükten sonra oturduğumuz köşe ve güzel masada etrafı seyretmeye koyuldum. Nişantaşı'nda her zaman çok farklı tiplemeler görmek mümkündü.
Bugün dikkatimi çeken bir çift geldi kafeye. Parizyen bir erkek ;pantolonu bol ve ayak bileklerinden bir karış yukarda paçaları ,üstünde geniş ceket, küpeler ve bolca yüzük olan eller.Partneri bayana gelince büstiyerli bir üst ve boyun dahil ful dövmeli bir vücut.
Yurt dışında yaşadıklarını ve kısa süreli bir ziyaret için burada olduklarını düşündüm nedense.Değişik tarzlar ve hayatlar her zaman ilgimi çeker.Gazeteci olsaydım röportaj yapmak isterdim gelenlerle diye düşünmeden edemedim.
Hayat yolculukları nerede başlamış, nasıl devam ediyor?
nerelerde yaşamışlar ?hayat ve giyim tarzları nasıl oluşmuş ? bir sürü soru vardı aklımda.
Tüm bu soruların bir çırpıda çıkıvermesi de oldukça ilginçti doğrusu demekki çok merak etmişim diye düşünmekten kendimi alamadım.
Artık dikkatimi çiftimizin üzerinden çeksem iyi olur diye düşünerek geleni geçeni incelemeye koyuldum.
Kadınlarda bu sene henüz yanık ten yoktu.Botoks ve dudak dolgularıda çok görünemiyordu.Maskeler gizliyordu.Diğer yandan karantina döneminin mayıs sonuna kadar uzaması ve pandemi döneminin botoks ve dolgu yapımını yavaşlatması olabilir diye düşündüm.
Bu arada tabiki biliyordum ki insanlar nasıl görünürlerse görünsünler ,ruhsal olarak
herkeste bir gelecek kaygısı gelip oturmuştu. Bu yetmezmiş gibi oturan diğer bir his de hastalanma korkusuydu.En takmaz görüneni bile takılıyordu ,kıyısından köşesinden.
Hala alışveriş merkezleri rağbet görmüyordu, kapalı mekanlarda öyle.
Şimdi dışarıda oturuyorduk da kışın ne yapacaktık? diye düşünmeden edemedim.
Ahhhh güzel Nişantaşı daha ne çok söylenecek şey var seninle ilgili.
Seni ara sıra yazmaya devam edeceğim diye geçirdim içimden.
işte böyle düşüncelerle kapatmış oldum bu güzel cumartesiyi.
Görüşürüz... Nişantaşı diyerek ayrıldım.
Comments