Mutluluğun formülü var mı sizce?
Bu konuya binlerce cevap verilebilir, öyle değil mi?
Ben başka bir şey daha sorarak, devam etmek istiyorum.
Mutluluk bir duygu durumu mudur ?
Mutluluk bir duygu durumudur, fakat pek çok kişi bir şeyi "yapmak" olarak algılar.
Bir şeyi yaptığında elde edilen sonuç gibi düşünür. Onlar için mutluluk bir eylemdir.
Hangi zamanlar kendinizi mutlu hissediyorsunuz? sorusuna da muhtemelen şu şekilde cevap verir, tatilde olduğum zaman, denizde yüzdüğüm zaman, arkadaşlarımla sohbet ettiğim zaman, yemek yedikten sonra vb.
Hep yapılan açıklamalar yapılan bir eylem sonucunda mutlu olunduğunu ifade etmektir.
Oysaki mutluluk, bir oluş durumudur.
Mutlu olmak için hiçbir şey yapmaya gerek yoktur. Hiçbir şey yapmadığında da kendini mutlu yada mutsuz hissedebilirsin.
Bu aslında kendinden memnun olma ya da olmama durumudur.
Klişe bir ifade ile kendini sevme ve sevmeme hali.
Hadi canım, ben kendimi seviyorum diyebilirsiniz.
Gerçekten böyle hissettiğinizde, zaten içinizde ılık ılık bir meltem rüzgârı eser ve hoşluk durumu hasıl olur ve bu ruh halinize yansır ve etrafınıza ışık saçarsınız. İçinizde hissettiğiniz derin huzur, sevgi, şefkat ve merhamet duygusu, birlikte dans eder.
Biraz önceki tasvirlerimi mazur görün, bu tasvirler benim algı haritamın tasvirleriydi.
Siz, mutluluk duygusunu farklı kelimeler ve metaforlarla açıklayabilirsiniz. Yalnız değişmeyen tek şey şu olacaktır, içinizde hissettiğiniz huzur, sevgi, şefkat ve merhamet durumu.Yani tümüyle, gerçek Tanrısal enerjiden başkası değil, bahsettiğim.
Hani bize öğretilen öfkeli, korkutan, azarlayan ve ceza veren Tanrı'nın tam tersi.
Biz insanlar kendimizi her an mutlu hissedemiyoruz öyle değil mi?
Soruma kesinlikle evet cevabını verdikten sonra, bu dünyada, bu kadar açlık, savaş, kavga, öfke, taciz, tecavüz ve hayat pahalılığı varken nasıl mutlu olabiliriz diye düşünebilirsiniz.
Bende tekrar üzerine basa basa söylüyorum. Mutluluk dışarıda olanlarla ilgili değil, sizin kendinizle ve özünüzle ilgili.
Kişi kendini sevdiğinde, kendinden memnun olduğunda, kendini değerli hissettiğinde, mutluluk halini yaşıyor.
Örneğin, savaş zamanı, ülkesi için kağnı ile askere silah taşıyan kadın, mutluluk halini savaş zamanı da yaşıyor. Yani ruhunun kumaşı olan cesaretini, öz değerlerinden en önemlisi olan vatanı ve halkı için kullanıyor ve bu zor zamanlarda da kendini değerli ve yararlı hissediyor.
Tabi bu kendini sevme ve değerli hissetme haline ulaşmanın hiç de kolay olmadığını biliyorum.
Bu durum aslında bize, kimse tarafından da öğretilmiyor. Çünkü bizim ilk öğretmenlerimiz olan anne ve babalarımız ya da öğretmenlerimizde bilmiyor.
Dünyaya geldikten sonra öğrendiğimiz şu oluyor, ancak çok mükemmel, çok başarılı ve çok güzel olursan, sevilirsin. Tüm bunları yaparken gelenek, görenek ve toplumsal kurallara da harfiyen uymak zorundasın, yoksa toplum seni ayıplar, dışlar.Dahası ben de seni öyle kabul edemem mesajını alttan altan veriyor çoğunlukla ailelerimiz ve sonra öğretmenlerimiz.
Her toplumun kendi anlayışına göre benzer öğretilerle kuşatılan insan, koşturup duruyor, mükemmel, çok başarılı ve güzel olmak için.
Sonra bir gün, genellikle 40 yaşları civarlarına denk geliyor bu zaman dilimi,
bir de bakmışsın, çok yorulmuşsun ve artık bu yükü taşıyamıyorsun.
Geriye baktığında çalışmış didinmişsin fakat bir arpa boyu yol gidememişsin.
Dönüp ben bunun için mi tüm ömrümü feda ettim, diyorsun. Kimin yarışında birinci olmaya çalışıyorum. Ya da çok çalıştım da ne oldu? Elime ne kaldı, diyorsun.
İşte bu halde debelenirken kendini bulma yolculuğu başlıyor aniden.
Gerçekte ben kimim?
Ne yapmak istiyorum?
Beni mutlu eden nedir?
Sorularını sormaya başladığında değişim ve dönüşümünde başlamış oluyor.
Sonra geçmişten bugüne, düşünmeye başlıyorsun, iyi bir çocuk, iyi bir öğrenci
iyi bir eş ve iyi bir anne ya da baba olmaya çalışmışsın, bir meslek edinmişsin onu yapmaya ve gelir sağlamaya çalışmışsın, oynadığın rolleri kendin zannetmişsin, fakat gerçek kendinin varlığını unutmuşsun.
Yani gölgelerinin peşinden koşarken, kendini kaybetmişsin.
Tamamda gerçek kendimizi nasıl bulacağız öyle değil mi? İşte bütün mesele de burada.
Gerçek kendimiz varlığımızın kumaşında gizli. Bu dünyaya gelirken yanımıza aldığımız çakıl taşları onlar. Özü sevgiden yaratılan ruhun kendine ve bu dünyaya
fayda sağlamak için getirdiği çakıl taşlarını parlatacağız. O, çakıl taşlarını evrenin hayrına ve kendimizin hayrına kullanacağız. Bütünün hayrına şifa ve sevgi vereceğiz.
Herkes iyileşirken bizde iyileşip şifalanacağız. Özümüzde olan değerlerimizi dış dünyaya yansıtarak kendimize ve insanlara faydalı olduğumuz için otomatikman kendimizi değerli hissedeceğiz.
Bir kaç örnekle açıklayalım ,isterseniz;
İçindeki şefkat ve merhameti hayvanlara yemek vermek ya da barınak bulmak için kullanan insanlarımız.
Hastaları tedavi ederken, sevgi ve şefkat veren doktorlarımız, hemşirelerimiz.
Çöpleri, kıyılarımız ve topraklarımız kirlenmesin diye toplayan duyarlı vatandaşlarımız.
Teknolojiyi, görme işitme ve duyma engellilerin hayatlarını kolaylaştırmak için kullanan insanlarımız.
Korona gibi salgın hastalığı önlemek için aşıyı bulan Uğur Şahin ve Özlem Türeci gibi
adını söylediğim ya da söylemediğim binlerce insan.
Hepsi ruhlarındaki iyiliği, sevgiyi, gücü cesareti, duyarlılığı hem kendileri hemde insanlığın yararına kullanan binlerce örnek.
Evet geldik yazımızın sonuna, mutluluk bir oluş halidir, hissedilen bir duygu durumdur. Kendi oluş haline uygun iş ve yaşam koşullarını seçen insan, mutluluk halini yaşar.
Yalnız hayat sadece mutlu anlardan oluşmaz, tabiki arada mutsuz zamanlarda mevcuttur.
Ruhunuzun kumaşına uygun yaşamayı seçtiğinizde, yaşadığınız mutlu anların arttığını fark edeceksiniz. Dahası kendinizi sevecek ve değerli hissedeceksiniz. Kendinizi sevdiğinizde ve değerli hissettiğinizde de bilin ki bu dünyaya, insanlara çok daha fazla katkı yapmak isteyeceksiniz.,
Benden söylemesi.
Mutlulukla kalın.
Comentários