Normal zamanlarda 10.00 ya da 11.00 civarı başlayan seansımız, bugün saat 9 da başlayacaktı. Bu sebeple, sabah erkenden evden çıktım.Köprü trafiğinin kalabalık olacağı varsayımında bulunmuştum..Aylardan ağustos ayı olması , korona virüs sonrasının getirdiği yavaşlık ile köprü trafiği beklediğimden azdı. Bu yüzden hızla köprüden geçtim.Aracımı her zaman park ettiğim otoparka park ettim. İş yerimizin bulunduğu sokaktaki küçük bir kafeye oturarak kendime, yaseminli yeşil çay söyledim. Sokağın tam dibindeki küçük masamda otururken, gözüm karşı duvarda duran
Marilyn Monroe resmine ilişti. Ne kadar harika görünüyordu.
Bu resim beni, öğrencilik yıllarıma götürdü.O yıllarda son derece dişi görününen bu güzel kadını görüntüsünden dolayı küçümserdim.Bugün ise onun resmine bakarken dişiliği görüyorum evet, aynı zamanda da gücünü de fark edebiliyorum.
Biz kadınlar güçlü görünmek için daha eril giyinmeye, daha eril davranmaya çalışıyoruz.
Kendimizi inkar ediyor kadınlığımızdan kaçıyor ve kadınlığımızı saklıyoruz.
Kadın olmanın en önemli özelliklerinden olan sevgi, merhamet ve yaratıcılığımızı red ediyoruz.
Tüm bunları geçirirken aklımdan karşıt görüşüm fırlayıverdi düşüncelerimin içinden
ve konuşmaya başladı.
İnsan oğlunun yaratılışından beri kadın kimliğine yapılan sabotajlara bakıldığında böyle davranmamız çok da anormal değil baktığınızda dedi ve devam etti, içindeki tüm ezikliği çıkarmak istercesine.
Dünya'da bir sürü coğrafyada kadınlık çoğunlukla aşağılanmıştır.
Çok eski Arap uygarlıklarında "cahiliye" dönemi kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi.Kadınların sadece cinsel obje olarak kullanılması.Tacize ,tecavüze uğraması.
Cariye, yada halayık olarak kullanılması.
Hindistanda kocası ölen kadının kocası ile birikte yakılarak ölmesi.
Çok uzun yıllar birçok ülkede kadının seçme seçilme hakkının ve miras hakkının olmaması.Başta Müslümanlık olmak üzere aslında eski dönemde Hıristiyanlık ve Musevilikte de kadının örtünmek zorunda olması.Ancak bu sene Suudi Arabistan'da kadına araba kullanma özgürlüğü tanınması tabiri caiz ise Pandora'nın kutusundan fırlayan örneklerden sadece birkaçı.
2020'lere geldiğimizde de iş dünyası , aynı görevdeki kadın ile erkeğin eş ücret almadığını konuşuyor ve eşitleme çalışmalarının yapılmaya başlandığını beyan ediyor.
Ülkemizde kadına uygulanan şiddeti kınamak için eylemler yapıyoruz hala.
İş hayatını seksist yaklaşımdan çıkarmak için, "iş kadını" ya da "iş adamı" ibaresini kullanmayıp, iş insanı adıyla yeni bir algı yaratılmaya çalışılıyor.
Fark ettiniz mi ,insanlık gerçekte çok da ileri gidememiş aslında..
Üstelik sadece ülkemizde değil , tüm dünyada.
Kadına ise gerçek kimliğini ve saygısını veren topluluklara baktığımızda, yerleşik düzene geçmemiş Afrika kabileleri ,Aborjinler ve Amazonlarda yaşayan "Pigme"ler galiba.
Yani yamyam yada barbar diye nitelendirdiğimiz insanlar.
Ne garip değil mi?
Çağdaş yaşam bizi çok da ileri götürmemiş.
Tüm bunları düşündüğümde kadınların "kadın kimliğini" red edip erkek gibi davranmaya çalışması oldukça normal göründü şimdi gözüme.
Evet bir yanda kadın kimliğinin ,kadın bedeni üzerinde yarattığı olumsuzluk ve hastalıklar diğer yanda yaşanan gerçekler..
Sonuç, eğer bir seçim yapmak zorunda kalırsak, sebep ne olursa olsun tam ve bütün olmayı , doğduğumuz kimlik ne ise onu seçmeyi, onurlandırmayı ve kutsamayı seçmeliyiz.
Ancak ruhsal olarak tam ve bütün olduğumuzda sağlıklı oluruz.Gerçekte bir çok haklı sebebe dayanıyor gibi görünse de kadınlar için kadın kimliğinin reddi, kadınlık organlarında oluşabilecek rahatsızlıkları getirir.
Bunlar neler mi?
Göğüs ve rahimde yaşanacak tüm hastalıklar ve bu organlardaki kanser bunlara örnektir.
Bu hastalıkların ruhsal sebebi öyle yada böyle red edilen kadın kimliğine dayanır.
Benden söylemesi ...
Sevgili kadınlar, kadın kimliğinizi sevin ve kutsayın.
Comments