Herkes kendi dünyasının yaratıcısı.Hepimiz kendi hologramımızda kendi yarattığımız hayatı yaşıyoruz.Seçtiğimiz eş, iş , çocuklara ve arkadaşlara sahibiz.Yada eş yada çocuk seçmiyoruz ,yaşamımızın bu periyodunda yalnız olmayı seçiyoruz.
Tek gerçek ise neyi yaşamayı seçiyorsak onu yaşıyoruz.
Aslında oldukça hassas bir konuya değindim öyle değil mi?
Her şey iyi giderken ve mutlu bir hayat sürerken bu durumu kabullenmek kolay..
Ya hayatımızda hiç bir şey iyi gitmiyorsa ?
Hastalıklarla ,yoksullukla yada yalnızlıkla boğuşuyorsak...bunu kabul etmek oldukça zor değil mi?
İnsan yapısı gereği önce inkar eder...
Ben seçmedim, niçin kendime acı çektireyim...
Evet bu bir bakış açısı ve hep bu bakış açısıyla yaşaya geldik öyle değil mi ?
Diyelim sözlerim size afaki geldi...
Olabilir..
Kısa bir an da olsa ,farklı bir bakış açısına geçin ve seçtiğinizi kabul edin..
Evet kendi yaşadıklarınızı seçmek ,sorumluluk almak demektir.
Hayatınızın sorumluluğunu almak önemlidir.Bu durumda suçlamanın ve yargılamanın ötesine geçersiniz..
Seçtiğinizi bilirseniz değiştirebileceğinizi de bilirsiniz.,
Ne harika değil mi ?
Seçtiğiniz yaşamı çantanız gibi düşünün...Çantanız sizin herhangi bir organınız değil...
Değiştirebilirsiniz...
Bugüne kadar o çantayı kullanıyordunuz, bugünden sonra farklı bir çanta kullanıyorsunuz o kadar.
Bu kabulden sonra hayatımızı nasıl şekillendiriyoruz ona bakalım.
Evet....
Yaşadıklarımızı seçiyoruz , fark etmiyoruz...çünkü düşüncelerimizin farkında değiliz....
duygularımızın farkında değiliz.
Meditasyon , Mindfullnes, Namaz hepsi aslında bize bizi daha doğrusu düşüncelerimizi fark etmeyi sağlayan araçlar, egzersizler...
Oysa biz onları ; rahatlama ,gevşeme yada tapınma aracı olarak kullanıyoruz.
Aslında tamamen gerçek manasından uzaklaşıyoruz...
Oysa hayatımızın yaratımını sağlayan ilk ve en önemli şey "düşüncelerimiz".
Her gün aklımızdan 60.000 ile 90.000 arsı düşünce geçiyor.Tüm düşüncelerinizin farkında olmasanız da ,konuştuğunuz sözlere dikkat etmenizi öneririm.
Çünkü düşünceler sözlerle açığa çıkar.Ne düşünüyorsak onu konuşuruz.
Düşünüp söze dökülen kelimeler ,kendi hologramımızda oluşmayı bekliyen olaylar zinciri olarak kalır etrafımızda.
Sonra ne mi olur ? ...gerçekleşir...
Dolayısı ile yaşamımız işte böyle şekillenir...
Peki bu zinciri kırmak mümkün mü?
Tabiki mümkün...
Öncelikle ne düşündüğümüzü ve ne söylediğimizi fark edeceğiz...
Sadece bizim ne söylediğimizi de fark etmek, yeterli olmayacaktır.
Çünkü başkalarından duyduğumuz sözlerde, aslında bizim kendi hakkımızdaki düşüncelerimizdir.
Kendimiz ve hayatımız hakkında olumlu düşüncelerimiz olduğu kadar ,olumsuz düşüncelerimizde bulunmaktadır.Bu düşünceleri ise diğer insanlar bize yansıtırlar.
Gerçekte ayna görevi görürler.
Kendimiz hakkında olumlu düşüncelerimizi bizi seven ve değer veren kişilerden duyarken ,kendimiz hakkındaki olumsuz düşünce ve yargılarımızı ise olumlu iletişim kurmadığımız insanlardan duyarız.
Üstelik bu konuya da sinirleniriz.Diğerlerinden kendimiz hakkında olumsuz sözler duyuyor isek yapmamız gereken ilk şey, kendimiz hakkında olumsuz düşünmeyi bırakmak olmalıdır.
Oysaki biz genelde hakkımızdaki olumsuz söz söyleyen kişiye isyan bayrağını açar, kızar ve öfkeleniriz.Oysa yapmamız gereken tek şey kendi hakkımızda olumlu düşünmektir.
Kendinizi sevdiğinizde ,kendi hakkınızda olumlu düşündüğünüzde
dışardan duyduğunuz sözlerin ne kadar çabuk ve kolay değiştiğini hayretle fark edeceksiniz.
Sonuç aslında hepimiz kendi filminde oynayan sanatçılar gibiyiz.
Üstelik oynadığımız filimin yönetmeni, oyuncusu ve senaristiyiz...
Filmimiz dram mı, komedi mi, yoksa trajedi mi olacak biz karar veriyoruz...
Gerçekte hayatımızı biz yaratıyoruz...
Haydi bugünden sonra güzel yaratalım..
Comentários