Artık gerçekten yaşamak istiyorum, nefes almak değil..
- İpek Gezer
- 4 Mar 2019
- 2 dakikada okunur
Çok muhafazakar bir ailede büyüyen 3 erkekten en büyüğüydüm.
Her zaman sakin ve naif bir yapım vardı.
Babam çok otoriter, annem ise babamın her dediğini doğru kabul eden bir kadındı.
Geriye baktığımda babam ve annemin çok da benzediğini fark ediyorum.
Ben ise ailemden farklıydım.
Muhafazakar mıydım? Hayır, değildim.

Tüm yaptığım her şeyi şekil şartlarını yerine getirmek için yapıyordum.
Ailem içinse sorun yaratmıyordum.
Hayatımla ilgili yaşadığım ilk sorun ilk evliliğimdi.
Çok güzel çıtı pıtı bir kadın sevdim. Çok hoştu ve hayat doluydu.
Hayatıma farklı bir soluk getirmişti.
Bizden farklıydı. Öyle aşık oldum ki şok olmuştum.
Farklı bir tarzı ve yaşam anlayışı vardı. Serap gibi hayatıma girivermişti.
Büyülenmiştim. Hiç terddütsüz evlendim.
Ailem karşı durmadı. Çünkü onu da, beni yönettikleri gibi yöneteceklerini düşünüyorlardı.
Evimiz minicikti. Annem ve babamın oturduğu evin üst katında oturuyorduk. Evimizi çok güzel döşemiştik.
Bir rüya yaşattı bana. Artık yaşamanın çok güzel olduğunu, aşkın ne olduğunu biliyordum.
Cennette miydim ne?
Cennet bu muydu? Buysa çok güzeldi.
Cennete gitmeme gerek yoktu. Öyle mutluydum ki ruhum kanat çırpıyordu.
Peki sonra ne oldu biliyor musunuz?
Cennetten düştüm.
Ben mutluluktan uçarken sevgili eşim mutsuzluktan ölüyormuş. Bizim hayat anlayışımız ve değerlerimiz ona nefes aldırmıyormuş.
Evlendikten 3 ay sonra boşanmak istiyorum diye geldi.
Ölüyorum zannettim.
Nasıl yani beni sevmiyor muydu?
"Boğuluyorum" dedi.
"Ailen ve sen beni boğuyorsunuz.
Devam edemeyeceğim.
Ne saçma bir yaşantı.
Ben ailenin süs köpeği miyim?
Sadece sizin kurallarınıza mı uyacağım?
Tüm isteklerimi yok sayacağım ve sadece itaat mi edeceğim?
Bu oyunu ömür boyu sürdüremeyeceğim.
Kusura bakma.
Kendimi diri diri mezara gömemem" dedi.
Egom çok incinmişti.
Ne itiraz etmeye cesaretim vardı ne de onu korumaya.
O kadar güçlü değildim.
Çaresiz gitmesine izin verdim.
Aylarca geceleri hiç uyuyamadım.
O güzel gözleri aklımdan hiç gitmiyordu.
Serap gibi görünüp kaybolmuştu.
Ben serabı yakalayamamıştım.
Ailem, senin için iyi oldu bizim değerlerimize uymuyordu dedilerse de benim ruhum öyle söylemiyordu.
Birlikteliğin güzelliğini fark etmiştim bir kere.
Artık yalnız olmak istemiyordum.
Tekrar evlenmek istedim.
Zannettim ki herkes onun gibi olacak.
Bana öyle bakacak beni öyle güldürecek.
Ben de öyle sarılabileceğim.
Ailemin bulduğu bir kızla evlendim.
Ailemin tam istediği gibiydi. Çok güzel değildi. Çok güçlü ve prensipliydi.
Benzer bir öğretiden geliyorduk.
İlk eşimdeki sevgiyi, duyguyu aradım onda.
Hiç eser yoktu. Gardiyan gibiydi.
Artık tam bir hapishanedeydim.
Yemek, temizlik, seks (sadece üremek için)
Tüm hayati ihtiyaçlarım görülüyordu.
Kalbim ise sızım sızım sızlıyordu.
Hiç zevk, neşe yoktu.
Hep askeri kamptaymış hibi hissettim.
Zorunlu ihtiyaçlarım giderildi.
Duyguya gelince, o da neydi?
Duygu hiç yoktu, ne onda ne ona karşı bende.
Aslında biliyordum.
Sorun onda değildi. Sorun bendeydi.
Güçlü değildim. Aileme ve hayata direnememiştim. Boyun eğmiştim.
Bana verilen ne ise onu kabullenmiştim.
Ve beğenmediğim halde, beni terk etmeyeceğini düşündüğüm ve ben ne verirsem kabul edecek birini seçmiştim.
Ayrıca benim tersime güçlü birini seçmiştim, çünkü kendimi güçlü hissetmiyordum.
Puzzle'ın tüm parçaları tamamdı.
Peki sorun neydi..
Haz, neşe, aşk, sevgi ve gerçek seks yoktu.
Bu ilişkiyi 30 yıl taşımış bir kalbin yorgunluğu vardı üzerimde.
Bu sevgisiz geçen 30 yıl ve 4 çocuk.
Kaybolmuş bir hayattı benimkisi.
Şimdi ise kendimi suçlamak yerine eşimi suçluyordum.
Oysa ki o, hep olduğu gibiydi. Başlangıçta nasılsa, şimdi de öyle.
Suçlanacak biri varsa o da bendim.
Güçsüzlüğüm nedeniyle aileme boyun eğen ve onlara uygun bir kadın seçen.
Yalancı bendim.
Olmadığı gibi davranan.
Bir de bundan dolayı sızlanan ve tüm sorumluluğu karısının üstüne atan.
Değişmem gerekiyordu.
Değişebilecekmiydim peki bilmiyordum.
52 yaşındaydım.
Artık farklı bir seçim yapabilecek miydim?
Çocuklarıma, karıma ne diyecektim?
Aileme anlatabilecek kadar güçlü müydüm, bilmiyordum.
Ama artık bildiğim bir tek şey vardı. Ya deneyecektim, ya ölecektim.
Zaten yaşamıyordum.
Ne olursa olsun denemeliydim.
Kalan ömrümde aşkı ve sevgiyi yaşamak istiyordum.
Deneyecektim....
Bu hikayenin sonunu merak ediyorum