Üniversite sınav sonuçları belli oldu. Birçok aile için oldukça yoğun bir dönem başladı. Mevcut puanla olabilecek en iyi kurumda, alınabilecek en fazla bursla, istenen bölüme, karar vermeye çalışıyor aileler. Her şey önemli oluyor böyle dönemlerde. Ailenin maddi imkanları, gencin istediği bölüm, üniversitenin ismi ve ünü. Daha ileri gidersek okunacak okulun aynı şehirde olması halinde fiziki yakınlığı (özellikle İstanbul ve Ankara şehirleri için), okunacak okul şehir dışında ise gidiş geliş kolaylığı ve uzaklık. Makalemde tercihte önem taşıyan konulara değinilecek, ilave olarak da öğrencilerin yeteneklerini ve ilgi alanlarını bilmesinin üzerinde durulacaktır.
Karar süreci oldukça kafa karıştırıcı gibi görünse de kriterleri sırayla gözden geçirmek mümkün. Başlangıçta 2 temel kriter var, sınav puanı ve maddi kaynaklar.
Sınav puanı değiştirilemeyecek yegâne kısıt. Maddi kaynaklar ise en önemli belirleyici. Diyebilirsiniz ki bir sürü devlet üniversitesi var.
Evet, devlet üniversiteleri var, bununla birlikte üniversite okuma talebini karşılayacak kadar çok değil. Bu sebeple devlet üniversitelerinin puanları oldukça yüksek.
Oluşan konjonktür talebin özel üniversitelere kaymasına yol açmaktadır. Özel üniversiteler, yüksek puanlı öğrencileri, verdikleri yüksek burslarla, okullarına gelmeye ikna etmeye çalışmaktadır. Ailelerde gelecek 4 ya da 5 yılı da düşünerek, çocuklarını daha yüksek burs veren üniversitelere gönderme telaşındalar.
Üniversite seçimi sırasında, üniversitenin adı, popülerliği, bilinilirliği gibi konulara da dikkat ediliyor kesinlikle.
Yukarıda bir sürü ön koşuldan bahsettim fark ettiyseniz. Bu ön koşullar arasında en geride kalan konu, gencin hangi bölümü seçmek istediği oluyor. Birçok kere de gencimiz ailenin önerdiği meslekler dışında reel bir tercih yapabilmiş değil. Lise 2. Sınıfta yapılan sözel ya da sayısal bölüm seçimi de genellikle ailelerin yönlendirmesi ile yapılmakta olup, meslek seçimi konusunda bir farkındalık sağlamıyor.
Çok belirgin bir yeteneğe ve isteğe sahip olan ve bu konuya çoktan yönelmiş olan küçük bir azınlığı müstesna tutuyorum. Örnek olarak Resim, müzik gibi net bir alan seçmiş ve konservatuvar eğitimine daha ortaokul çağlarında başlayanlar gençlerimizi söyleyebiliriz. Genellikle yaşanan, gençlerin, anne ve babasının ya da aile büyüklerinin mesleğini seçmesi. İlave olarak, çocuklukta yapılan yönlendirmeleri de unutmayalım. ”Benim kızım doktor olacak ya da benim oğlum mühendis olacak” sözleriyle yapılan telkinler. Tabi sınav sonrası elde edilen puan, mevcut hayallere karşılık gelir mi bu belli değil.
Gerçekte sorun eğitim sisteminden kaynaklanmaktadır. Eğitim sistemimiz, müfredatı temel alan ve öğretmen anlatımını merkeze koyan bir sisteme sahiptir. Hala ezbere dayalı olarak sürdürülmeye çalışılmaktadır. Okumayı, yazmayı, anlamayı, yorumlamayı ve konular üzerinde tartışmayı desteklememektedir. Bilgi kısa zaman için öğrenilmekte ve hızla unutulmaktadır. Oysa öğrenciler, daha fazla soru sormaya, düşünmeye, tartışmaya ve yazmaya teşvik edilmelidir. Öğretmenler, öğrencilerin rehberi ve mentörü gibi hareket ederek öğrenciye daha fazla alan yaratmalı. Bu şekliyle düzenlenen bir sistemde gençler, daha lise çağlarında hangi konulara ilgi duyduğunu ve kolaylıkla yapabildiğini fark edebilir. Oluşan bu farkındalık sayesinde mesleğini rahatlıkla seçebilir.
Diğer yandan okullarda eğitim hizmeti yanında verilecek aktif bir rehberlik hizmeti ve psikolojik destek çok önemlidir. Konusunda uzman olan bu kişiler, öğrencilere karakter testi, yetenek ve ilgi alanı testleri yapabilir. Çıkan sonuçlar, yorumlar ve önerilerle birlikte, velilere ve öğrencilere aktarılabilir. Gelişmesi gereken konular ne ise onların gelişimi konusunda okullar ve öğretmenler destek verebilir. Tüm bu çalışmalar gencin, meslek seçimi yanında, özgüvenli olmasını, başarılı ve mutlu bir hayat geçirmesini sağlar.
Bir üst paragrafta yeteneklerimizin tespitinin önemi üzerinde fikir bildirdik. Yalnız bu, tek başına sonucu getirmez, hedef de belirlenmelidir. Eğer bir hedefiniz yoksa bu durumda başarmak için de sebebiniz yok demektir. Hedef, kişinin okumak istediği okul olabilir ya da spesifik bir bölüm olabilir. Örneğin kişi mühendislik okumak istiyordur. Bölüm, onun için önemli değildir. Bununla birlikte okul seçimi konusunda ısrarcıdır. Ortadoğu teknik üniversitesinde okumak istiyordur. Bu noktada hedef, çalışmanın yönünü, hızını ve temposunu belirleyecektir. Bu üniversitede istenilen bir bölüme girmek için yaklaşık ilk 3000 kişi arasında yer almak gerekebilir. Hedefe göre plan, program ve çalışma sistemi belirlenir.
Sonuç olarak, kendi ile ilgili farkındalığı yüksek bireylerin yetişmesi, eğitim sisteminin, ona göre düzenlenmesi ile mümkündür. Farkındalıklı genç, hedefini belirlediğinde istediği sonucu elde etmek üzere planı ve programı kolaylıkla yapacaktır. Hedef doğrultusunda çalışan kişi mutlaka başarılı olur. Başarı, özgüveni de beraberinde getirir.
Başarılı olduğunda kişi devlet üniversitesi ya da burslu özel üniversitelerden istediği tercihi yapabilir. Burs alabilecek konumda olması da ailenin maddi imkanlar konusunda sıkışmasını önler. Konuya bu şekilde bakıldığında, okullardaki psikolojik destek ve rehberlik hizmetinin önemi büyüktür. Bundan daha da önemlisi, uygulamaya, araştırmaya, yazmaya ve tartışmaya yönelik olarak düzenlenecek eğitim sistemidir.
Comments